Woody Allen 1966’da başlayan yönetmenlik kariyerine bu yılki filmi A Rainy Day in New York‘la birlikte 50 film ve bir mini dizi sığdırdı. Usta senarist-yönetmen, 1971’den beri neredeyse her yıla bir film sığdırıyor (74, 76 ve 81 yıllarında film yapmadı). 52 yıllık upuzun bir kariyere 50 film sığdırdı Allen. Evlilikleri, aldatmaları, ilişkileri, cinselliği kendi üslubuyla çok iyi bir şekilde anlatan -2000’lere çok az iyi film sığdırdığını da eklemem gerek-, her yıl bir film yapmaktan özellikle 80’lerden beri hiç taviz vermeyen Allen’a dair tepkiler gün geçtikçe büyüyor. Dolayısıyla bu tepkileri görünce Allen’ın “52 yıllık uzun kariyerinin sonu geldi mi, bu tepkiler nedeniyle kariyeri biter mi?” diye merak etmemek zor (en azından benim için).
Allen’a dair tepkilerin nedeni 1990’lara dayanıyor. Allen 9 filmde çalıştığı aktris Mia Farrow‘la sevgiliydi. Farrow’la hiçbir zaman evlenmedi. Mia Farrow 1985 doğumlu evlatlık kızı Dylan Farrow‘u Allen’ın 92’de taciz ettiğini söyleyip Allen’a dava açtı ama davayı kaybetti. Özellikle 2000’lerden itibaren Dylan Farrow ve gazeteci kardeşi Ronan Farrow, Allen’la ilgili yazılar yazmaya başladılar, gazetelere mektuplar gönderdiler, Hollywood oyuncularından ve yapımcılarından Allen’la çalışmamalarını isteyip onun tacizci olduğunu söylediler. Mia Farrow’un ailesinden Moses Farrow ise Allen’ın tarafını tutup annesinden nefret ettiğini, annesini onu babasından nefret etmeye zorladığını, beynini yıkamaya çalıştığını, asıl istismarcının annesi olduğunu belirtmişti. Allen’sa iddiaları reddetmiş, Dylan’ın intikam piyonu olduğunu belirtmişti. Tabii o zamanlarda Hollywood’un bunu aile içi mesele olarak gördüğünü belirtmek gerek. Mektuplar yayınlanıyor, Allen’a tepki gösteriliyordu ama tepki büyük değildi. Yönetmenin filmleri düşük bütçeyle yapıldığı ve genelde iyi hasılatlar getirdiği için de finansman bulmak zor olmuyordu Farrowların tepkilerine rağmen (yönetmen yıllarca Sony Classics’le çalıştı, bu aralar Amazon Studios’la çalışıyor). Oyuncularsa Allen’la çalışmak için can atıyorlardı. Çekim takvimi çakışmıyorsa genelde oyuncular Allen’ı reddetmiyorlardı. Allen 2000’lerden sonra Hollywood’un pek çok yıldız oyuncusuyla çalıştı: Naomi Watts, Cate Blanchett, Kate Winslet, Justin Timbarlake, Selena Gomez, Elle Fanning, Kristen Stewart, Blake Lively, Josh Brolin, Jesse Eisenberg, Anthony Hopkins, Joaquin Phoenix, Scarlett Johansson, Emma Stone, Colin Firth, Marion Cotillard, Hugh Jackman, Anthony Hopkins diye gidiyor liste.
Bunca oyuncunun tepkileri göz ardı edip Allen’la çalışmak için can atmalarının, ondan telefon (teklif) beklemelerinin nedeni Allen’ın şüphesiz usta bir senarist ve yönetmen olması, özellikle de kadınlara iyi roller yazıyor olması. Şüphesiz her yıla bir film sığdırmak istediği için zaman zaman karakterlerde de, öykülerde de kendisini tekrarlıyor, vasatı aşamayabiliyor, hatta vasatın da altına düşebiliyor. Lakin geçmişte sıkça, 2000’lerde o kadar sık olmasa da iyi roller yazdı. Mesela Blanchett, Blue Jasmine‘deki rolüyle 2. Oscarını kazanmıştı. Winslet ise Wonder Wheel‘de iyi yazılmış rolün hakkını sonuna dek verdi. Kimilerine Oscar kazandırtan, kimilerini (Rebecca Hall mesela) ünlendiren, bu kişilerin kariyerlerini hızlandıran birisi Allen. Öte yandan ilişkilerin karmaşık doğasını özellikle 2000 öncesi filmlerinde çok iyi aktarmıştı. Bir de filmlerini epey hızlı çeker, bir-bir buçuk ayda çekimleri tamamlar. Bunun gibi pek çok nedenden ötürü oyuncular, Allen’la çalışmayı çok istediler.
Fakat durum değişiyor gibi görünüyor. Sadece birkaç yıl önce istediği oyuncuyu birkaç dakikalık bir telefon görüşmesiyle filmine bağlayabilen Allen yakında oyuncu bulmakta zorlanabilir. Bilindiği üzere kasım ayında Ashley Judd ve Rose McGowan’ın Harvey Weinstein’in maskesini düşürüp onun tecavüzcü birisi olduğunu New York Times röportajıyla duyurduktan sonra Hollywood tacizcilerle hesaplaşmaya başladı. Onlarca sinemacı tacizle, tecavüzle suçlandı ve doğal olarak sektörden dışlandı. Stüdyolar ve TV kanalları onlarla ilişiği kestiler. Kasım ayından beri Allen’a da tepki gösteriliyor, Allen’a ve oyuncularıyla yapımcılarına baskılar artıyor. Neredeyse her gün yabancı sitelerde Ronan Farrow’un Allen’a dair demeçlerine ve oyunculara dair sitemlerine yer veriliyor, hatta Indiewire gibi pek çok site isim isim oyuncuları hedef tahtasına yerleştiriyor. Baskı öyle bir noktaya geldi ki pişman olsunlar olmasınlar oyuncular, Allen’la çalıştıkları için özür dilemeye başladılar. Allen’la To Rome with Love filminde çalışan Ellen Page “Onunla çalıştığım için çok pişmanım, keşke çalışmasaydım,” deyip özür diledi. Onu birkaç ay sonra aynı filmdeki rol arkadaşı Greta Gerwig takip etti. Allen’ın Vicky Christina Barcelona filmiyle ünlenen, Time’s Up ve #metoo hareketlerinden kısa bir süre önce Allen’ın yeni filmi A Rainy Day in New York‘unda rol alan Rebecca Hall da özür dileyenler kervanına katılıp bu filmden kazandığını Time’s Up’a yolladı.
Halbuki Hall, Gerwig ve Page ve diğerleri, Allen’la ilk kez çalıştıklarında da Farrowlar, Allen’la ilgili yazılar yazıyorlardı, şimdi de yazıyorlar. Yani oyuncular o zamanlarda Farrowların açıklamalarını önemsememişlerdi. Değişen ne? Değişen tepkinin büyüklüğü. Allen’a tepkiler eskisinden daha da fazla artık #metoo hareketi nedeniyle. Gencecik bir oyuncu olan, sektöre daha yeni giren, sadece bir yıl önce kimsenin tanımadığı birisi olan Timothée Chalamet‘e bile “Nasıl olur da Allen’la çalışırsın?” diye tepki gösterilmeye başlandı (Chamalet de A Rainy Day in New York‘un başrol oyuncuları arasında). Durum böyle. Artık Allen’la çalışan herkes hedef tahtasına konuyor. Öte yandan Allen filminde oynamak eskiden ödül-adaylık getiren bir durumdu (Blanchett, Diane Keaton, Mira Sorvino, Michael Caine, Dianne Weist Oscar kazanırken Sally Hawkins, Judy Davis, Martin Landau, Geraldine Page Oscar adaylığıyla yetinmişlerdi). Şimdiyse bu da değişiyor gibi görünüyor. Winslet 2010’lardaki en iyi performanslarından birisini Wonder Wheel‘de vermiş olmasına rağmen aktris siyaseten doğruculuk nedeniyle Razzie’nin en kötü aktrisler kısa listesine kaldı, keza Allen da hiç hak etmediği halde kısa listede yerini aldı. Halbuki Razzie ahalisi Allen’ın 49 filminden hiçbirini -aralarında gerçekten kötü filmler olsa da- aday göstermemişlerdi, tepkiyi görünce ortalamanın üstündeki Wonder Wheel‘i kısa listeye aldılar, en kötü yönetmen-senarist-filme aday gösterecekler mi göreceğiz. Belirtmek istediğim şey artık Allen’la çalışmak ödül getirmeyecek, tam tersi çok iyi oynasanız da Razzie’ye aday olabilirsiniz. Bir de bunun üstüne adınız manşetlerden inmeyecek, sürekli hedef tahtasına konacaksınız, şimdi olduğu gibi özre zorlanacaksınız.
Allen, Weinstein gibi Hollywood’un dışlanması gerekli birisi görülüyor artık. Dolayısıyla ileride çalışacak yıldız oyuncular bulabilecek mi insan gerçekten merak ediyor. Artık Allen’dan telefon geldiğinde muhtemelen oyuncular “Bir düşüneyim,” demeye başlayacaklar, çünkü Allen’la çalışmak kariyer için risk taşıyor. Öte yandan finansman bulmak da zor olabilir Allen için. Wonder Wheel tepkiler nedeniyle sadece 9 milyon dolar hasılat elde edip battı. Bu yılki filmi her açıdan bir sınav olacak. A Rainy Day in New York da batarsa Amazon, Allen’la çalışmayabilir. Tepkiler büyümeye devam ederse -ki öyle görünüyor- çalışılacak oyuncu bulmak zor olacak. Hatta daha da ötesi de olabilir. Mesela Akademi, Allen’ı üyeler arasından çıkarabilir. Weinstein sadece iki haftada Akademi’den, Yapımcılar Birliği PGA’den ve BAFTA’dan kovulmuştu. Bunlar gerçekleşir de Allen kariyerini bitirmek istemezse belki 2008 (Vicky Christina Barcelona), 2011 (Midnight in Paris) ve 2012’de (To Rome with Love) olduğu gibi Avrupa’ya geçip Avrupalı şirketlerle çalışıp sinemaya devam edebilir. Bekleyip görelim. Allen’ın 2019 filmi için oyuncu bulup bulamayacağı, yeni filminin alacağı tepkiler ilerisi adına belirleyici olacaktır. Allen’ın kariyerine eskisi gibi devam etmesi bunca tepki nedeniyle zor gözüküyor lakin. Dylan Farrow ilk kez geniş kitlelere sesini duyuruyor, ilk kez kendisinden Allen’la çalışıldığı için özür dileniyor. Kardeşi Ronan Farrow ise HBO’yla üç yıllık bir kontrat imzaladı, kanalla üç yıl boyunca belgesel hazırlayacak.
Yazıyı A Rainy Day in New York‘la bitireyim. Jude Law, Timothée Chalamet, Selena Gomez, Rebecca Hall, Diego Luna, Suki Waterhouse, Kelly Rohrbach, Griffin Newman rol aldılar filmde -Newman da kısa bir süre önce filmde oynadığı için özür diledi-. Filmin ana karakteri 40’larındaki profesörün (Law) reşit olmayan bir kızla (Fanning) ilişkisi nedeniyle gündeme gelip bu film üzerinden Allen’a tepki gösterildi. Fakat filmin konusunun, karakterlerinin resmi olarak açıklanmadığını, bu iddianın çekimler devam ederken atıldığını söylemek lazım. Doğru mu, değil mi film bu yıl vizyona girdiğinde öğreneceğiz ama Allen daha önce Manhattan‘da, Stanley Kubrick de Lolita‘da bunu işlemişlerdi. Yani bir ilk değil pedofilinin işlenişi. Öyle ya da böyle, Allen’ın sıradaki filmi epey tartışılacak gibi görünüyor. Filmin resmi olarak açıklanan konusu ise “İki genç, yağmurlu bir havada New York’a geldiklerinden kısa bir süre sonra birbirleriyle yolları kesişir, tanışırlar ve bir dizi macera yaşarlar,” şeklinde. Birbirlerine âşık olan gençleri Chalamet’le Gomez oynadılar. Amazon filmin vizyon tarihini henüz açıklamadı.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.