Birçok yazar, çizer ve akademisyenin son dönemde zikrettiği gibi gerçekten yaşadığımız büyük bir değişim ve dönüşüm müdür; gerçekten bir gelişmeden söz edebilir miyiz? Büyük bir yanılsamadır gidiyor… Parlak paketlerle önümüze sunulanların içeriğinin ne kadar boş olduğu ancak o paketten kurtulunca görüyoruz. İşte yine önümüze böyle bir paket sunuldu. Yahşi Batı, birçok kişi tarafından ve tabii ki filmi pazarlayanlarca bir gelişme olarak lanse edildi ve edilecek. Bu film üzerine çok konuşulacak, belki de ‘’Türkiye’de daha önce hiciv unsurları barındıran bir Western yapılmamıştı, bu bir adımdı” denecek; belki de tam gaz ilerlemekte olan (!), üretimin doruğundaki Türkiye sinemasının yeni bir köşetaşı olarak görülecek.
Ne yazık ki Cem Yılmaz Herşey Çok Güzel Olacak’la attığı temele bir taş bile koyamadı. GORA, Hokkabaz, AROG hepsi yapılmamışı yaptık iddiasıyla piyasaya sürüldü, ama gişe başarısı yüksek olan bu filmlerin sonucu benim için hep hüsrandı. Cem Yılmaz kendi sinema gerçekliğini kurmaya çalışırken bir o kadar sıradanlaştı ve piyasaya göre şekillenen bir Cem Yılmaz sineması oluşturdu. Bu potansiyeli farkeden diğer yapım şirketleri de daha kalitesiz olan benzerlerini üretti.
Teknik anlamda bize birçok yenilik sunan Yahşi Batı’nın gerek kostüm ve dekoruyla gerek etkileyici fragmanıyla paketi çok iyi hazırlanmış ama içerik de bir o kadar es geçilmiş ve önemsenmemiş. Yahşi Batı teknik anlamda tam bir gelişmeye, değişime, dönüşüme örnektir ama ya içerik? Hayatımıza birçok alanda sirayet eden bu dönüşüm ne yazık ki sonuç itibariyle bize sadece suni bir gelişme sunmaktadır aynı Yahşi Batı gibi…
Hayli uzun süren film, bolca klişe ve belden aşağı espriye başvurarak son dönem gişe yarışına dahil oluyor. Parodilerden bir kolaj niteliği taşıyan film, birbirinden kopuk sahneleriyle, sadece güldürmeyi -ki bu da film boyunca pek mümkün olmuyor- amaçlayarak yıllara meydan okuyacak bir sinema eseri olma özelliğini yitiriyor. Büyük olasılıkla Yahşi Batı, ağızdan ağıza ‘’abi çok baba espriler var” minvalinde övücü sözlere mazhar olup birçok seyirciyi sinemalara taşıyacak, böylece Cem Yılmaz’ın son dönem eleştirdiği kalitesiz espri üreten sistem güçlenerek varlığını koruyacak.
Film 1881 yılında geçiyor. Filmin kahramanları Aziz Bey ve Lemi Bey padişahın buyurduğu üzere padişah tarafından Osmanlı’dan ABD Başkanı’na elmas bir kolye götürmek üzere vazifelendirilirler. Çeşitli badireler atlatarak gerçekleştirdikleri çetrefilli yolculukları onlara engin ve derin bir tecrübe kazandırırken, yolda karşılaştıkları süprizler yeni macera ve aşkları da beraberinde getirir. Filmin başrollerinde Cem Yılmaz, Ozan Güven, Özkan Uğur, Zafer Algöz, Demet Evgar yer alıyor. Yeteneklerinden şüphe duymadığımız oyuncular daha önceden aşina olduğumuz benzer tiplemelerle karşımıza çıkıyor. GORA’dan sonra Cem Yılmaz’la arası açıldığı söylenen Ömer Faruk Sorak ise filmin yönetmen koltuğunda oturuyor. Film birçok şirketi afişinin yanında filme de eklemleyerek, film ne için yapılır, senaryo neye göre yazılır, sipariş üzerine replik veya sahne olur mu sorularını seyirciye bolca sordurtuyor. Filme zamanınız dahi olsa gitmemenizi tavsiye ediyorum ama tabii AROG’da farklı bir tat bulanlardansanız filmden keyif alabilirsiniz. Bolca zamanınız ve paranız varsa Yahşi Batı 1 ocakta vizyona giriyor, keyifli seyirler.
2010da çok daha iyi filmler yapılması ve çok daha iyilerini seyretmek dileğiyle….
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.