“Yeşil Perde”den Seçmece Filmler

Malumunuz, çevre konusu son zamanların en önemli gündem maddelerinden biri haline geldi. Bir yanda “küresel ısınma devam ediyor ey ahali!” çığırtkanları, bir yanda “yok öyle bir şey, kürenin ısısı normal” diyen iklim inkarcıları… Burada çevre tartışmasına girmeyeceğiz elbette. Ancak üstünde durulması gereken, tüm bu tartışmaların modadan inşaat sektörüne kadar, pek çok alanı etkisi altına aldığı ve yeni trendlerin “çevre hassasiyeti” gözetilerek şekillendiği.

Peki sinema endüstrisi ne durumda?

Geçmişten bugüne, çevre konusuna uzaktan-yakından temas etmiş pek çok film var elbette. Hatta hafızayı, hafızanın yetmediği noktada Google’ı zorladığımızda liste hindi gibi kabarıyor. Alelade görünen bir cinayet hikayesinin altına “su kaynakları tükeniyor ha!” mesajı gizleyen Hollywood filmlerinden, büyük bir idealizmle varlığını tamamen nükleer enerji ya da fastfood beslenme alışkanlığı gibi çevre konularına adamış belgesellere kadar örnekler de çeşitli. Ama tüm iyi örnekler bir tarafa, “çevre filmi çekelim” gazı sinemacıların kanına yoğun miktarda sirayet etmiş değil.

Türk sinemasına gelince… Yeşil, Yeşilçam’ın içinde, çamın önüne gelen sıfat olarak kalmakla yetinmiş gibi görünüyor. Son dönemde sayıları artan doğa konulu film festivalleri dışında bu konuya rağbet eden pek yok. Varsa da, yok denecek kadar az.

Belki konuyla ilgilenen olur diye “Yeşil Perde”den hatırı sayılır örnekler seçip, bir liste hazırladık. Liste denen şeyde alan sınırlı, yer dar. O nedenle bazı filmleri atlamak kaçınılmaz sondu. Ancak izlenmesi faydalı olacak 15 tane filmi derlemeyi başardık.

Mon Oncle (1958)

Vizyona girdiği yıl aldığı En İyi Yabancı Film Oscar’ı dahil, ödüllere doymayan Mon Oncle, 2. Dünya Savaşı sonrası Fransa’sında baş gösteren modern mimari aşkı ve amerikanvari tüketim hırsını eleştiren bir komedi filmi. Film önceleri “Fransız kültürü, tüketim alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal değerleri eleştirilemez, eleştirilmesi teklif dahi edilemez” minvalinde kritiklere hedef olsa da kısa sürede büyük bir popüleriteye mazhar olması ve ödülden ödüle koşması, olumsuz eleştirileri gölgede bıraktı.

Yöneten: Jacques Tati
Oynayanlar: Jean-Pierre Zola, Adrienne Servantie, Lucien Frégis

Happy Feet (2006)

Her ne kadar akıbeti, “şirin penguenlerin raks edip, şarkı söylediği afacan bir çizgifilm” olarak anılmak olsa da, Amerika-Avustralya ortak yapımı animasyon serisi şarkı söyleyen şirin penguenler üzerinden “küresel ısınma” sorununa dikkat çekmeyi başardı. Yönetmen George Miller’ın filmle ilgili açıklaması da, “Neşeli Ayaklar’ın esas derdi çevre mesajı vermek değil, ama küresel ısınma gibi tüm dünyayı ilgilendiren, önemli bir konuyu görmezden gelemezdik” şeklinde oldu.

Yöneten: George Miller, Warren Coleman, Judy Morris

On the Beach (1959)

Sene 1964… 3. Dünya Savaşı henüz sona ermiş. Çatışmalar sırasında Kuzey Yarımküre yerle yeksan olmuş, nükleer atıklar atmosfere yayılmış, yaşam ölü. Bombaların fiziksel etkisi yalnızca Kuzey’i etkisi altına alırken, hava hareketleri nedeniyle nükleer atıklar Güney’e de uğramış. Bu nükleer savaş sonunda tüm dünyada, yaşanabilecek alan olarak Güney Yarımküre’de birkaç bölge kalmış sadece. Nevil Shute’nin 1957’de kaleme aldığı aynı isimli romandan uyarlanan film, can sıkıcı olsa da çevre felaketi senaryolarının iyi örneklerinden.

Yöneten: Stanley Kramer
Oynayanlar: Gregory Peck, Fred Astaire, Ava Gardner, Anthony Perkins, Donna Anderson

http://www.youtube.com/watch?v=xLVzFM21AdQ

Erin Brokovich (2000)

Amerika’nın en önemli çevre aktivistlerinden Erin Brokovich-Ellis’in hayatını konu alan filmde Brokovich’i Julia Roberts oynamış, hatta nefis performansıyla En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ını kapmıştı. Pek çok önemli çevre eyleminde başı çeken Brokovich özellikle 1993 senesinde Kaliforniya merkezli PG&E şirketine karşı açılan davada başı çekmiş, “nükleere karşı” tavrıyla gündeme oturmuştu. Bu arada Brokovich de filmde küçük bir rol kapmış, Julia R. isimli bir garsonu canlandırmıştı.

Yöneten: Steven Soderbergh
Oynayanlar: Julia Roberts, Albert Finney, David Brisbin

Chinatown (1974)

Bir cinayetin suyla ne ilgisi olabilir? Evet, bildimiz, hatta içtiğimiz su… Roman Polanski imzalı Chinatown sıradan bir cinayet seyri sunmaktan ziyade, cinayet ekseninde suyun önemini vurguluyor. Zira, filmin kahramanlarından Jake Gittes (Jack Nicholson), Hollis Mulwray’in (Darrell Zwerling) öldürülmesinin, sudan uzak olduğu için değeri düşen tarım arazilerini ucuza alıp sonra milyonlarca dolara satma planının bir parçası olduğunu anlıyor. Tükenebilir bir kaynak olarak suyun, ileriki yıllarda uğruna cinayet işlenecek nadide bir eser olacağı yönündeki tartışmaların ayyuka çıktığı bugünlerde Chinatown, “efendim, bilhassa çevrecilerin izlemesinde fayda var” denecek filmlerden.

Yöneten: Roman Polanski
Oynayanlar:Jack Nicholson, Faye Dunaway, John Huston

Who Killed the Electric Car? (2006)

Bunca Hollywood filmi arasından, yine ABD’den, ama bu sefer bir belgesel film sıyrılarak listeye giriş yaptı. Konusu, hayatımıza girmesiyle çıkması bir olan elektrikli arabalar. General Motors dünyadaki ilk elektrikli arabalarını 1996 yılında üretti, ancak kimsenin anlam veremediği bir şekilde 2001’de elektrikli araç üretim departmanını kapattı. Bu gizemli “cinayet” hikâyesi, Amerikalı yönetmen Chris Paine’in karelerinde, “Elektrikli Arabaları Kim Öldürdü?” isimli bir belgesele dönüştü.

Yöneten: Chris Paine
Oynayanlar: Martin Sheen, Tom Hanks, Mel Gibson

The 11th Hour (2007)

Bebek suratlı adam, genç kızların sevgilisi aktör Leonardo DiCaprio yönetmenliğini de bizzat üstlendiği The 11th Hour’la, suya sabuna dokunmayan aşk filmlerinden yolun başında sıyrılıp, elini taşın altına koydu. Küresel ısınma, ormansızlaştırma, canlı türlerinin yokolması, okyanus yaşam alanlarını daralması… Ekosistemle ilgili aklınıza gelebilecek bütün olumsuzluklar filmde mevcut. Mihail Gorbaçov, Stephen Hawking ve geçen aylarda kaybettiğimiz Nobel ödüllü çevre aktivisti Wangari Maathai’nin de aralarında bulunduğu çok sayıda politikacı, bilim insanı ve çevre aktivisti de belgesele katkıda bulunmuş.

Yöneten: Leila Conners, Nadia Conners
Oynayanlar: Leonardo DiCaprio, Kenny Ausubel, Thom Hartmann

A Civil Action (1998)

Aynı isimli romandan uyarlanan film gerçek bir hikayeyi, 1980’lerde Massachussets’te çevre kirliliğine karşı açılan bir davayı konu alıyor. Massachussets, Woburn’da zehirli atıklar bölgenin su kaynaklarına sıçrıyor ve tahmin edilebileceği üzere başta çocuklar olmak üzere, çevrede yaşayanların ölümüne sebep oluyor. John Travolta’nın canlandırdığı gözüpek avukat Jan Schlichtmann da bu çevre katliamına dur demek için kolları sıvıyor.

Yöneten: Steven Zaillian
Oynayanlar: John Travolta, Robert Duvall, Kathleen Quinlan

Dr. Strangelove: Or How I Learn To Stop Worrying And Love The Bomb (1964)

Stanley Kubrick imzalı Dr. Strangelove’ı elbette “çevreci bir film” olarak ele almak konuya biraz sığ yaklaşmak olur. Kendisi neresinden tutsanız, kült filmler listelerinin başköşesine kurulur zira. Ancak Soğuk Savaş dönemini son derece hicvedici bir üslupla anlatan filmde insanın, “nükleer silah paranoyası” yaşayacak kadar zavallı, ama elinde tuttuğu teknolojiyle de doğayı yerle bir edecek kadar kudretli olduğunun işlenmesi konuyu direk olmasa da “insan-çevre” çerçevesine sokuyor.

Yöneten: Stanley Kubrick
Oynayanlar: Peter Sellers, George C. Scott, Sterling Hayden

Microcosmos (1996)

Microcosmos çayırlık alanda, göllerde gezinen, çiftleşen, beslenen ve benzeri aktivitelerle ömrünü geçiren böceklere; çıplak gözle bakınca varlıkları bile zor farkedilen canlıların küçük dünyasına mikroskop tutuyor. Sevgili yönetmenler, etkileyiciliğinden son derece emin oldukları eldeki malzemeyi ağır çekim ve yakın plan gibi teknik oyunlarla da destekleyince ortaya doğal hayatla ilgili şahane bir belgesel çıkıyor.

Yöneten: Claude Nuridsany, Marie Pérennou

The China Syndrome (1979)

Filmin odak noktası, şu anda da çevrecilerin en çok tartıştıkları konulardan biri olan nükleer enerji. Jane Fonda, Jack Lemmon, Michael Douglas gibi güçlü oyuncuları bünyesinde barındırması bir yana, Çin Sendromu’nu bu kadar dikkat çekici kılan, vizyona girdikten yalnızca birkaç hafta sonra Pensilvanya’daki Three Mile Island’da nükleer kaza meydana gelmesi oldu. Film de bu kehanetinden sonra dört tane Oscar, iki tane Altın Küre ve bir adet Altın Palmiye’yle ödüllendirildi zaten.

Yöneten: James Bridges
Oynayanlar: Jane Fonda, Jack Lemmon, Michael Douglas

Fast Food Nation (2006)

Yediğiniz hamburger köftesinin dışkı ihtiva ettiğini öğrenseniz ne yapardınız? Filmin kahramanı Don Anderson (Greg Kinnear), ağzındaki lokmayı tiksintiyle tükürüp, olay yerinden uzaklaşmakla ya da kusmakla yetinmeyip, konuyu derinlemesine incelemeye alıyor ve araştırmaya girişiyor: “Fast food gıdalar ne kadar sağlıklı?”

Yöneten: Richard Linklater
Oynayanlar: Greg Kinnear, Bruce Willis, Catalina Sandino Moreno

There Will Be Blood (2007)

Upton Sinclair’in Petrol-Oil! adlı romanından uyarlanan filmin hikayesi, petrol endüstrisinin yeni yeni filizlenmeye başladığı 20. yüzyıl başlarında, Amerika’da geçiyor. Her ne kadar hikaye Teksaslı bir işadamının hırs ve aile ilişkileri üzerine oturmuş gibi görünse de, filmde asıl irdelenmek istenen mevzu bugün de sert tartışmaların odağında olan “petrol”.

Yöneten: Paul Thomas Anderson
Oynayanlar: Daniel Day-Lewis, Paul Dano, Ciarán Hinds

Super Size Me (2004)

Önce bir büyük hamburger menü; kolasıyla patatesiyle dört dörtlük bir lezzet… Afiyetle yiyorsunuz. Sonra gelsin yenisi. Tam bir ay boyunca her gün, üç öğün, çıldırasıya, ölümüne fast food yiyorsunuz. Okuyunca bile insanın midesini kaldırma kudretine sahip bu faaliyet Morgan Spurlock tarafından tecrübelendi. Superlock 1 Şubat’tan 1 Mart’a kadar her öğününde McDonalds’tan beslenerek bünyesinde oluşan hasarları izledi ve ortaya Şişir Beni çıktı. Sonuç mu? 32 yaşındaki dalyan gibi delikanlı, deneyi sonrasında tam 11.1 kilo aldı, kolesterolü de 230’ları gördü.

Yöneten: Morgan Spurlock
Oynayanlar: Morgan Spurlock, Daryl Isaacs, Lisa Ganjhu

Food, Inc. (2008)

Gıda sektörünü eleştiren, fast food yeme alışkanlığını yerin dibine sokan bir belgesel daha! Vatandaşı gıda endüstrisiyle ilgili bilinçlendirmek gibi bir misyon üstlenen filmin mesajı şu: “Gıda şirketleri, besin diye ağzınıza soktuğunuz şeylerde bir sürü değişiklik yapıp bize kakalıyor.” Filmde ortaya atılan iddialar aktivist Eric Schlosser ve Michael Pollan’ın yorumlarıyla da destekleniyor.

Yöneten: Robert Kenner
Oynayanlar: Michael Pollan, Eric Schlosser, Richard Lobb

Yorumlar

Bir cevap yazın