Yavuz Turgul ve Şener Şen, 7 yıllık aradan sonra kasım’da Yol Ayrımı ile karşımızda olacaklar. Yayınlanan fragman soru işaretleri yarattı…
Haktan Kaan İçel: Maalesef pek iyi şeyler düşündürmedi bende. İlk görünüş itibariyle Türk dizilerini andıran hikaye ve görsel tasarım var. Zengin bir hikaye varmış gibi durmuyor. Zaten fragman sağolsun tüm filmi açık etmiş gibi görünüyor. Fragman yaratım kursları da açılmalı ülkede… Bunun dışında Şener Şen yine aynı kişi ama rol itibariyle sıkışmışlık gözlemlenebiliyor. Umarım her söylediğimde yanılırım. Çünkü Yavuz Turgul’a karşı da inancımı yitirmek benim açımdan çok hoş bir nokta değil.
Deniz Kuş: Ben zaten Şener Şen’in son sözde toplumsal barışa adadığı ödülden sonra kendisinden feci şekilde soğudum. Bir de neden bir oyuncu kariyeri boyunca tek bir yönetmenle çalışır bunu anlamıyorum. Senaryolar kötü klişesiyle de anlatılacak birşey değil bence.
Sinan Doğrul: Yavuz Turgul ise bekleyelim görelim derim ama fragmanda bir dizi tadı ben de aldım ne yalan söyleyeyim.
Ümit Açık: Yavuz Turgul-Şener Şen birlikteliğinin son 2 filmi (Kabadayı’yı da dahil ediyorum) ustaların o alıştığımız çığır açan işlerinden uzaktı. Gönül Yarası’nı görece sevmiştim ama o da 80 ve 90’lardaki seviyenin yanına uğramıyordu. Ama işte önceki filmler öyle film, önceki hikayeler öyle hikayeydi ki… Açıkçası bu filmin iyi çıkması kötü çıkması, beklenenin üstünde altında olması pek umrumda değil. Bana sinemayı sevdiren iki büyük ustaya yaşarken bir kez daha beyaz perdede tanık olacağım için sevinçliyim.
Yavuz Turgul da yazdığı karakterler gibi, nesli artık tükenen adamlardan. “Bi film çekelim de cebimiz dolsun” diye değil, gerçekten inandığı bir hikaye olduğu zaman film çekiyor. Bu hikayeleri demode ya da klişe bulabiliriz, ama böyle bir birikimi bir kez daha dinleyecek olmak bana keyif veriyor.
Yıldıray Kibar: Sinan’ın “itidalli olalım” ve Ümit’in “Her ne olursa olsun” savlı yorumlarının önünde saygıyla eğiliyorum ve ne yazık ki o cephede yer alamıyorum. 16 yaşında Türk sineması denen netameyi Tuğrul ve Şen ikilisinden bünyeme aldığımda çok mutlu olmuştum. Uğur Yücel’in de o etkide payı vardır ama konumuza dahil değil.
Yaklaşık 21 yıl sonra izlediğim bu fragmanda ise çiğ hikaye ve oturmamış bir karakter izlenimi edindim. Belki filmde böyle olmayacaktır ama Turgul’un sürprizlere fazla yer olmayan sinemasını düşündüğümde farklı bir manzara göreceğimi sanmıyorum. Dizi benzetmesine katılmamak elde değil ne yazık ki. Ülkenin en iyi oyuncularından birinin karakterine uyum sağlayamadığını hissetmek ise bende kekremsi tat bıraktı. Oysa Turgul o karakteri Şen’i düşünerek kurmuş, büyütmüş ve fiziksel hale getirmiş olmalı. Kısa bir parça olarak izlesem de inanamadım o karaktere, (her kimse ve hikayesi her ne ise) uymadı zihnimde. Şener Şen bu tanımadığım baş kahramana Baran gibi, Muhsin gibi hatta Nazım gibi yakışmadı bir türlü. Bu his; sevmeme, iğrenme, nefret etme değil. Çok sayıda film izledikten sonra, rasyonel parametrelerle ifade edilemeyecek bir sinefil önsezisi.
Kendi kendime söz veremem ama Eşkıya ve Muhsin Bey’in hatırına filmi izlemeyeceğimi düşünüyorum.
Barış Toker: “Bize hayatın anlamsızlığını unutturan tek şey aşktır”
Şunu duyduğum an fragman benim için bitmişti ama yine de sonuna kadar sabredeyim dedim.
Öncelikle Turgul-Şen ikilisinin yeni tv dizileri hayırlı olsun. FoxTV nasıl ikna etti bilmiyorum ama büyük iş başarmışlar.
Şener Şen’in üzerine uymayan bir kıyafeti giydirmişler gibi duruyor karakter. Çok karikatürize kokuyor. Fragmanda duyulan diyaloglar falan zaten gündüz dizisi kıvamında. Görüntü estetiği olarak bakarsak da, şu an TV’yi açsam daha kaliteli duran en az iki tane dizi bulurum gibime geliyor. Umarım fragmanda gösterilenden daha fazla olay vardır da filmin hepsini izlettirmemişlerdir bize.
Can Rende: “Bana gelen senaryoların hepsi kötü, o yüzden sadece Yavuz Turgul’la çalışıyorum,” demişti Şener Şen. Şen 17 yıl boyunca Turgul’dan başkasına güvenemedi ve sadece Turgul’la çalıştı. İşin komik tarafı da Turgul’la yaptığı son iki filmin en kötü filmleri olması. Şu 17 yılda Kabadayı-Av Mevsimi’nden daha iyi projelerin Şen’e teklif edilmediğine inanmak çok zor. Neyse yapacak bir şey yok, Şen’in kararı böyle, bundan sonra da Turgul dışında kimseyle çalışmayacak. Yol Ayrımı’na gelirsem… Gidip ilk gün izlerim Av Mevsimi ve Kabadayı’da olduğu gibi. Ama arkadaşların dediği gibi dizi estetiği fazlasıyla belli oluyor, ki Kabadayı ve Av Mevsimi kötü olmalarına rağmen o dizi estetiğinden uzaktı. Belli ki Turgul-Şen ikilisinin kötü işleri arasında yer alacak. Üzücü tabii. Zira bu film 7 yılda hazırlandı. Şen-Turgul ikilisi 7 yıl aradan sonra daha iyi bir projeyle dönsünler istiyor insan. Ama gene olmayacak. Bu arada fragman da çok kötü hazırlanmış, nerede Kabadayı teaser ve fragmanları nerede Yol Ayrımı fragmanı. Hem dizilerimizin fragmanlarından farklı değil, hem de tüm olayları ele vererek sinemaya çok az şey bıraktığını düşündürttü. Velhasıl heyecanım sıfır, filmi merak ettiğimi söyleyemem.
Uğur Kibar: Tüm olumsuz görüş ve yorumlara rağmen fragmanda gözüken ve kendini belli eden filmin ötesinde bir şeyler çıkacağını düşünüyorum. En azından bunu umuyorum. Turgul ve Şen birlikteliğinin hayranı değilim fakat iyi sinema yaptıklarını, en azından, bir zamanlar için yadsıyamam. Bu yüzden daha iyi bir şeyler olmalı.
Güzin Tekeş: Yavuz Tuğrul-Şener Şen ikilisi artık eskisi kadar güçlü işler çıkaramasa da konuşmak için erken olduğunu düşünüyorum. Yine de Şener Şen ara sıra başka yönetmenlere de şans verse keşke demeden edemiyorum.
Müjdat Çetin: Fragmandan hepinizin de söylediği gibi hafif bir dizi tadı gelmekte. Lâkin ben bunun yapımcının tercihleri yüzünden bu hâle geldiğini düşünüyorum. Film bence sağlam bir Türk sineması örneği gösterecek bize. Kimi aksayan yerleri olabilir, Av Mevsimi gibi çoğu yeriyle başarısız da olabilir. Ama Şener Şen ve Yavuz Turgul her zaman bize iyi seyirlikler sundular, Türkiye toplumunun ve bireyinin evrimini bu filmlerde gözlemledik. Türk Sineması’nın anlatım biçimi olarak model alması gereken stil hep Yavuz Turgul’undu. Bu sebeple her ne olursa olsun ben o filmi izleyeceğim ve muhtemelen pek çok noktasını beğeneceğim. Çıta düşük olmasından dolayı çıta üstü bir iş olacağı aşikâr en azından.
Ebru Çavdarlı: Üzülerek söylüyorum ki TV dizilerinden farkı olmayan bir film bizi bekliyor gibi duruyor fragmandan. Turgul bizi ters köşeye yatıracak bir yönetmen de değil. Bu yüzden TV dizilerinin senaryosu ve klişeleriyle beslenen ama daha kaliteli bir prodüksiyona sahip versiyonuyla karşı karşıyayız. Şener Şen, karakteri mi sevmedi, senaryoyu mu sindiremedi bilmiyorum ama filmin içinde değil gibi. Nasıl tarif edebilirim emin değilim ama belli bir karakter kalıbını taklit ediyormuş gibi rahatsız etti oyunculuğu beni. İkilinin hatrına ben maalesef iyi şeyler söyleyebilen tarafta olamıyorum. Ama gişesinin bol olacağını çekinmeden söyleyebiliriz.
Erdal Hamamcı: Bence haksızlık ediyorsunuz arkadașlar. Yavuz Turgul ve Şener Şen ortaklığından kötü bir iş çıkacağına inanmıyorum. Fragman meselesi tamamem yapımcı hıyarlığından kaynaklanıyor olabilir. Bence bekleyelim ve görelim.
Yekta Kurtcebe: Uğur’a katılmamak elde değil. Av Mevsimi felaketinden sonra (tamam kabadayı da iyi değildi ama yine de Av Mevsimi’nden iyiydi) insan iyi bir film bekliyor. Eğer film ülkenin içinde olduğu gerilimli atmosfere atıfta bulunmuyorsa geçmiş olsun derim ve üzülürüm. Bir çok arkadaş dizi estetiğinden bahsetmiş. Haklılar. Bir İstanbul Masalı’yla zirveye ulaşan ve aynı zamanda trajik bir kazayla genç yaştaki kızını kaybeden Erol Avcı’dan kaynaklanıyor olsa gerek. Ne de olsa dizi sektörünün en önemli yapımcılardan olan Erol abimizin hayatı bir türk dizisi zaten. “Fragman ters köşe kesilmiş olsun” lütfen diye içimden geçiriyorum. Son olarak buradan oğlunun isimini Kurtcebe olan Yavuz Turgul’a bir Yekta Kurtcebe olarak seslenmek istiyorum. “Abi zaten gerginiz ülkecek lütfen bizi geçen seferki gibi hayal kırıklığına uğratma rica ediyorum.’
Burak Özgüney: Av Mevsimi’nden sonra umudum azalmıştı, üstüne Kabadayı ile tüy dikti Yavuz Amca. Şener Şen de bence artık iyi bir TBWA oyuncusu. Her filmde aynı ifadeyle rol yapmaya başladı. Tembellik yapıyor. Eşkıya’dan beri tek bir duygu alıyorum adamdan; tünel. Boş, uzun, karanlık bir tünel. Hep bir alzheimer’lı bakışı… Bunu yazarken aklıma Vinyl’de Ray Romano’nun, bir yılbaşı partisinde ne dolaplar döndüğünü anlayıp da asansöre binen Bobby Cannavale’yle göz göze gelişi geliyor. Anaya, bacıya sayıp en yakın dostumdun ulan, nasıl yaparsından çıkar o bakış. Neyse işte, bekleyip görelim. Umarım bu yazdıklarımdan sonra dayak yemem…