Zefir: Batıdan Esen Yumuşak Rüzgar

Zefir, Belma Baş’ın 2006’da çektiği Poyraz adlı kısafilminden sonraki ilk uzun metrajlı filmi. Filme adını veren Zefir, mecburen yaz tatilini anneanne ve dedesiyle Karadeniz sırtlarında bir yaylada geçirmekte olan yeni yetme bir kız çocuğu. Bu ‘misafirlik süreci’ aslında onun için -işi gereği- onu bırakıp giden ‘annesini bekleme sürecine’ dönüşüyor. Yeni yaşam biçimine uyum sağlamaya çalışan Zefir’in, annesini beklerken ve onu almaya geldikten sonraki duygu durumu, filmin esas hikayesinin dayandığı temaları birer birer açığa çıkarıyor.

Annesinin gelişine dek, bulunduğu ortama ayak uyduramamış görünen Zefir’in, annesi Ay‘ın gelmesiyle özlemi son buluyor ne var ki çok geçmeden daha uzun bir süre için kızından tekrar ayrılacağını söyleyen anne, adına zıtlık yaratacak şekilde kızının yaşamını aydınlatamıyor. Böylece filmin de en net sezilebilen “Bir anne asıl kızını böyle terk edebiliyor?” sorgusu gün ışığına çıkmış oluyor. “Batıya” başka çocukların yardımına koşmaya gidecek olan annesine “Batıdan esen yumuşak rüzgar” Zefir, ilginç bir tepki veriyor.

Belma Baş, Vahide Gördüm dışında tüm oyuncu kadrosunu ailesi ve yakın dostları arasından seçmiş – ki bu özellikle başrollerde olumsuz yönde hissedilen bir durum. Birkaç temayı metaforik olarak anlatmaya uğraşmış film, iyilik, kötülük, çocuklardaki zalim tarafı anlatmayı çok seven Haneke izleri, “Her kadın anne olmak için mi doğar?” “Kadın için iş önce gelemez mi?” gibi pek çok gizli önermeye de cevap arıyor.

Zefir, Nuri Bilge Ceylan’ı hatırlatan minimalist tarzda yapılmış filmlerden. Ağır akan sahneler, uzun planlı manzaralar, durağan insanlar, empati duyamayacağınız uzaklıkta karakterler, az diyalog, 4-5 dakikalık hareketsiz planlar…

Bu kombinasyonlar sinema dili açısından mükemmel olabilir belki, bu konuda ahkam kesmek bana düşmez ama söylemezsem olmaz. Ben bu tarzı sevmiyorum. Bu tarz bence biraz riskli, denge yakalanamazsa filmin temposu giderek yok oluyor ve film izleyicisini kaybetmeye başlıyor. Sonuçta da 80 dakikası Karadeniz belgeseli gibi devam eden filmin son 10 dakikası, tasarlanan o “şok etkiyi” yapmaya yetmiyor.

Yorum Gönderin