Zgodbe Iz Kostanjevih Gozdov: Ölüm ve Yalnızlık

İstanbul Film Festivali’nin dördüncü gününde Slovenya-İtalya ortak yapımı Zgodbe Iz Kostanjevıh Gozdov filmi gösterime girdi.

Ağır bir anlatım diline ve harika görselliğe sahip olan bu film, alışageldiğimiz doğrusal anlatımın dışına çıkıp, olayları bizlere dairesel bir zaman akışında sunuyor. Ölüm, yalnızlık ve yoksulluk temaları üzerinden hikayesini anlatan yönetmen Gregor Bozic’in ilk uzun metrajlı filmi olması açısından da bu yapım ayrı bir önem taşıyor.

Görsel anlatımının ağır bastığı bu yapım, anlatım dilindeki şiirsellikle beraber izleyiciye yaşam hakkında varoluşsal sorular sordurtuyor.

İkinci Dünya Savaşı’nın hemen akabinde, İtalya ve Yugoslavya arasındaki ormanlarla kaplı küçük bir kasabada geçen bu hikaye, başaktörlerinin hayatlarına ve onların birbirleriyle etkileşimine odaklanıyor.

Mario karakteri üzerinden dönemim şartlarına uygun otoriter bir eş portresi bizlere sunuluyor. Eşiyle arasındaki soğukluk, paraya verdiği değer ve arkadaşlarıyla oynadığı oyun bizlere Mario’nun karakteri hakkında epey bir fikir veriyor. Mario karakteri etrafında olup bitene kayıtsız kalan, bencil bir kişi iken, eşinin hastalanması üzerine büyük bir buhran yaşıyor. Bu yaşadığı buhranın asıl nedeni ise eşinin ölme ihtimalinden öte bir başına kalma korkusu…

Savaşın üzerinden birkaç yıl geçmesine rağmen savaşın kalıntıları ve ortaya çıkardığı problemler hâlen hissediliyor. Bu problemlerden en büyüğü ise yoksulluk. Filmin diğer karakterlerinden biri olan Marta, kestane satarak geçimini sağlamaya çalışıyor. Kazandığı paralarla da Avrupa’dan uzaklaşıp, Avustralya’ya gitmek gibi bir düşüncesi var. Lakin savaşın ardından tüm Avrupa’ya çöken ekonomik kriz, Marta’yı da etkilemiş durumda.

Mario’nun eşini kaybetmesinin ardından Marta ile tesadüfi karşılaşması, bir nebze de olsa Mario’nun yalnızlığına ilaç oluyor. Mario ve Marta arasındaki zoraki arkadaşlık net bir biçimde bizlere hissettiriliyor.

Film genel atmosfer ve kurgu açısından gayet iyi bir yapım olsa dahi, anlattığı hikayeyi dar bir kalıbın içine sunup, bizlere yeni bir şeyler vaat etmiyor. Diyaloglardaki ağdalı dil bir noktadan sonra içinde bulunulan durumla çelişince, izlemesi zor bir yapıma dönüşüyor. Özellikle doktor ve Mario’nun sahneleri fazlasıyla yapmacık duruyor. Doktor karakterinin içinde bulunduğu duruma rağmen bizlere en başta sunduğu umursamaz tavır, filmin sonlarına doğru gereksiz bir biçimde değişiyor. Neredeyse repliği olan her karakter gerçeklikten uzak ve masalsı bir biçimde bizlere sunuluyor. Halihazırda ağır bir anlatım diline sahip olan bu yapım, izleyici adına filmin tüketilmesini kolaylaştırmaktan çok durumu daha da zor bir hâle sokuyor.

Filmin masalsı anlatımındaki en beğendiğim nokta ise karakterlerin ölmek üzere oldukları anda onları uğurlamaya hayali üç kafadarın gelmesiydi. Bu sahneler filmin metaforik anlatımını da epey güçlendiriyor.

Genel olarak görsellik açısından üst düzey bir yapım olan Kestane Ormanından Hikâyeler, aynı başarısını filmin hikayesinde bizlere sunamıyor. Lakin yönetmen Gregor Bozic henüz 36 yaşında olmasından mütevellit ilerisi için umut vadediyor. Benim filme puanım 50/100

Yorum Gönderin