Korku, aksiyon sinemasının son döneminde ağırlık zombilere verilmiş durumda. Zombi filmleri belki de zamanın ruhunu daha iyi yansıttığı için baskın tür konumuna geçti. The Walking Dead’in yeni sezonunun ilk haftalarıyla birlikte janrın nereden geldiğini ve nereye doğru koştuğunu tartıştık.
Fırat Türkoğlu: İnsanlık boyunca veba, cüzzam ve kuduz milyonlarca insanı öldürdü. Genlerimizde bu hastalıkla ilgili kayıtlı korkular var. Zombi kültü de özellikle kuduz hastalığından doğan korkulara oynuyor. Ne kadar kötü filmler ve diziler olursa olsun zombiler insanları korkutmayı sürdürecek.
Ama sinematik açıdan biraz yaratıcılık da beklemek hakkımız. Hep aynı filmi seyretmeye, Walking Dead gibi dizilerde hep aynı bölümü tekrar tekrar izlemeye başladık. Korku janrının bu dalı artık tıkandı gibi… Önemli yönetmenler ve yapımcılar da türden hızla uzaklaşıyor.
Yekta Kurtcebe: Zombi janrından gına geleli 3 yıl falan oluyor şahsen. Kültün asıl yaratıcısı George A. Romero’nun konuyu ele aldığı noktalardan çok uzaktayız. Günümüzde Zombi filmleri ve dizileri giderek büyüyen mülteci probleminin ve insanların bu problemi göz ardı etmesinin bir yansıması. Nasıl ki Hollywood 11 Eylül 2001’den önce dünya kadar katastropik film yaptıysa bu zombili filmleri ve dizileri aynı yanıltıcı ve manipüle edici mentalite ile yaptı. Zombie filmleri 2000’lerden sonra, dizileri ise biraz daha ilerleyen yıllarda ortaya çıkmaya başladı. Açıkçası Walking Dead’e 3 4 sezondur çok dikkatli bakmıyorum. Kimi zaman göz ucuyla promolarına trailerlarına falan bakıyorum. Z Nation, absürt havası ve kendini ciddiye almayan tarzı ile benim daha çok hoşuma gidiyor. O da bu sezon olmadı gelecek sezon biter inşallah. Çünkü tüm zombi dizileri ve filmleri ırkçılığa faşizme ve xenophobia’ya (yabancı korkusu) çanak tutuyor.
Tarık Volkan Cengen: TWD’nin bir zombi dizisi olduğunu düşünmüyorum. Zombi istilasındaki dünyada geçen bir dramdır benim gözümde. Evet, çok fazla sıkıcı ve tekrar bölüm olduğu doğrudur ama yeni sezon başlangıcında olduğu gibi arada bir silkelenip kendini hatırlatması hoşuma gidiyor.
Bir de henüz yeni sezonun ilk bölümünü izlemeyenler için fazla spoiler olmasın, ah o “peace” detayı… İlk izlediğimde fark etmemiştim, ekşi sözlük’te okuyunca tekrar baktım da, gerçekten harika. İşte tam da bunun gibi nedenlerle “zombi dizisi” ya da bir arkadaşımın deyimiyle “ölü dizisi” değil.
Ümit Açık: Ben kendimce bir filtreye sahibim. Zombi temalı bir filmde, karışımın içinde yüksek miktarda komedi de yoksa direkt olarak hor görüyorum. Kendisini ciddiye alan bir zombi filmini ciddiye alamıyorum kısacası. Ama komediyi denkleme alan güzel filmler de çıkıyor. Mesela bütünüyle çok iyi film diyemesem de Zombieland’in açılış sahnesini 2000’ler sinemasının en iyi 100 anından biri kabul ederim. Tam olarak zombi filmi sayılmaz ama bu türe ters takla attıran 2008 tarihli Pontypool gibi işler de ilgiyi hak ediyor.
Bence önü çok tıkalı bir tür. İyi zombi filmi de zaten artık zombi filmi olmasıyla değil böylesi kaotik bir ortamın yaşattığı insan ilişkilerinden yürüyor. TWD dizisini senaryonun tıkandığı 2. sezonda bırakmıştım ama o zamandan beri epey fenomen olmuş durumda. Yine de tahminim dizinin en iyi kısımları zombilerle çok da alakası olmayan, insan ilişkileri ve psikolojik durumları temalı kısımlardır. Çünkü esas malzeme ölü değil canlı insanda.
Tarık Volkan Cengen: Katılıyorum. Zaten “yürüyen ölüler” de o insanlar artık, zombiler değil. Zombieland’i geçenlerde yine izledim. Açılış sahnesinin yanına Bill Murray sahnesini de ekler, Shaun of the Dead’i hatırlatır, ufaktan kaçarım.
Umut Tiryaki: Açıkçası zombi teması kullanan filmlerden pek de hoşlandığımı söyleyemem. Herkes The Walking Dead övüp izle izle diye diretirken hiç açıp izlemedim çünkü ilgimi çekmiyor. En yenilerden World War Z’ yi izledim ve beğendim, tadında bir film olduğunu düşünüyorum. Zombi filmleri veya dizileri izleyen yaş kitlesinin son dönemlerde The Walking Dead ile birlikte yaşça daha genç kişilere doğru indiğini düşünüyorum. Korku öğesini kullanmak niyetinde değil artık yapımcı ve yönetmenler. Aksine aksiyon ile bağdaştırarak küçük izleyicilerden para koparmak istiyorlar. O yüzden “sinema” anlamında zombi temalı filmlerin vadesi doldu.
Yıldıray Kibar: Sıkıldım.
Walking Dead’i ilk sezonunda terk etmiştim zaten. Z Nation ile daha da fazlası olmaz artık dedim. O dizi ayrıca incelenmeli. İrasyonellik ve absürdlük mevzusunda farklı bir evreye geçtiği söylenebilir. Artık trend halinde arka arkaya gelen benzer orjine sahip yapımların kitleleri hazırlama gayesi taşıdığına inanmaya başladım. Komplo teorisi evet.
Zamanda yolculuk ile arka arkaya dizi/film mi geliyor. Ok zamanda yolculuk yakın zamanda gerçekleşecek diyorum. Uzaylıların istilası ile ilgili arka arkaya yapım mı geliyor. Eyvah geliyorlar diyorum. Zombi atak ile ilgili hissettiğim de üç aşağı beş yukarı aynı. Zombiler basacak herhalde etrafı diyorum. Başka da bir his yok içimde. Ümit’in “Kendisini ciddiye alan bir zombi filmini ciddiye alamıyorum kısacası.” cümlesinin altına imza atarım. Ruben Fleischer’ın Zombieland’ı, Edgar Wright & Simon Pegg ortaklığı Shaun of the Dead’ı eğlenerek izlemiştim. Çünkü mevzu ile güzel eğleniyorlardı. TWD değerlendirmesine gelirsek; konuya daha hakim ve süreci takip etmiş ehil birinin yorumlaması çok daha faydalı olur diye düşünüyorum.
Sinan Doğrul: Aslında kulvarı, malzemesi, konusu, hikayesi ne olursa olsun iyi bir film yapmanın en temel yolu filmin kendisine bir meseleye edinmesinden geçiyor. Eğer film seyircisini söz konusu soruna mesaja tartışmaya ya da adına her ne denilirse işte ona dahil etmeyi başarırsa dikkate değer bir şey koymuş oluyor ortaya. Bu durum zombi filmleri için de geçerli. Francis Lawrence’in I’m Legend’i böyle bir filmdi bence. Sonra zombi filmleri arasında kendince farklı bir yerde durmayı başarabilen bir başka film de Warm Bodies’ti. her ne kadar malzeme bugünün dünyasına birçok gönderme yapabilecek, taşlamayı içerebilecek nitelikte olsa da özellikle Hollywood işin daha çok cılkını çıkarma yolunda ilerlemeye devam ediyor. Azıcık zeka ve emek istiyorum sinemadan bu konuda, çok mu şey istiyorum?
Haktan Kaan İçel: Zombi filmleri son yıllarda birbirinin aynısı gibi görünseler de, aslında farklılık durumları söz konusu diyebiliriz. Eskiden yaşayan ölüler olarak tabir edilen zombiler, günümüzde daha çok virüs yüzünden değişen insan olarak filmlere dahil ediliyor. Yani hastalıklı insan olduklarından dolayı, filmdeki karakterler zombilerin ölü olduklarını kabul etmiyorlar. Hatta hazır “zombi” kalıbı varken, farklı isimlerle zombileri anmaya çalışıyorlar. Bunun nedeni fark yaratmak mı? Belki de… Ya da virüs kapan insanların zombi olduklarını kabul etmeme durumu da diyebiliriz. Böylece eskiden çürümüş ve sadece bir et parçası olarak görülen zombiler, günümüzde insani vasıflarını kaybeden insanlar olarak yorumlanıyorlar. Hatta öyle ki zombi filmleri genelde korku filminin yan türü haline gelmişken, artık günümüzde Shaun of the Dead, Warm Bodies tarzı filmlerde komedi ya da romantizm unsuru haline de gelebiliyorlar. Her geçen gün türe yenilik getirmeye çalışan kişiler, en büyük yeniliğin türler arası yakınlaşmalar olduğunu fark ettiler. Bunun neticesinde de zombiler bildiğimiz kalıpların dışına çıkmaya başlıyorlar. Klasik anlamda kullanılan zombiler tabi ki biraz sıkıcı olmaya başladılar. Bu yüzden de dizilerde ya da filmlerde artık zombileri ana konu olmaktan çıkartmaya başladılar. Daha çok zombi konseptini post apokaliptik dünyada arkaya fon olarak monte etmeye başladılar. Bunun sonucunda da zombiler adeta gelecek bir zamanda dönemin adı gibi oldu. Zombilerin dehşet saçtığı kıyamet dönemi… Hatta diziler ve filmlerdeki karakterler, zombileri durdurmak adına o kadar uzmanlaşıyorlar ki, artık zombiler ana tehlike olmaktan uzaklaşıyorlar. Her zaman olduğu gibi esas tehlike olarak insan faktörü zirveyi kimseye bırakmıyor. Böylece filmler alt mesaj olarak ölüler bile insanlardan daha iyi mesajları vermeye başlıyorlar. Buna ek olarak zombiler de geçen zaman itibariyle evrimleşmeye başladılar. Eskiden sadece yemek derdindeki, vahşi yaratıklar gibiyken; şu an bazı filmlerde anlayan, tuzak kuran, hızlı koşan ve birçok farklı özelliğin aktifleştiği türlere dönüştüler. Hatta öyle ki farklı türdeki yaratıklar, gittikçe zombilere benzemeye başladı. Örnek vermemiz gerekirse The Strain dizisindeki vampirler… Zombilerden farklı değiller. Sadece farklı kurallara bağlılar. Büyük ihtimal farklılık yaratmak adına var olanı güncellemek insanların işine geldiğinden dolayı, bu müdehalelerin yeterli olduğu kanısına varılıyor. Sonuç olarak zombi kavramı en fazla modifiye edilecek korku figürü diyebiliriz. Çünkü çok basit yaratıklar olduklarından, yeni özellik ekleyip çıkarmak kesinlikle çok kolay diyebiliriz. Ben bu duruşlarıyla komik olacak ama onları legolara benzetiyorum. Hayallerinizin sınırı yok, yeter ki eskinin üzerine bir tuğla koyalım.
The Walking Dead’in yeni sezon ilk bölümünün ise açıkçası geçen sezonun finalinin ekmeğini yediğini düşünüyorum. Merak uyandırıcı bir finali, daha göz alıcı hale getirmeye çalıştılar. Bu yüzden de ölüm bahisini hortlattılar. Aslında çizgi romanını okuyanların kimin öleceğini rahatlıkla bilmeleri doağldı. Çünkü çizgi romana bir ters köşe dışında sadık kalındı. Bir de yeni sezonun daha çok izlenmesi için kötü adam Negan’ı n yüceltilmesi gerekiyordu. Bunun için de Negan o kadar kötü ki, kimseye acımıyor şeklinde gore sahnelerin cereyan etmesi işin normali oldu. Açıkçası korku türünü severler için çok vahşi bir bölüm değildi. Ancak daha çok dizi tutkunlarına fazla gelmiş olabilir. Bu tip sahneler olmayacaksa, televizyonun altın döneminin ne anlamı var ki zaten? Ben açıkçası normal bir sonuç olarak bakıyorum olaylara…
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.